Hacı sanki çocukluğumuzdan beri bu günlere hazırlanıyormuşcasına bir destek ve baskıyla girdik sınavlara. Sınavlar oldu ayrıca tabi. Hani bir zamanlarki sistem. Böyle bir değil üç kere ızdırap çekiyorsun. Tamam güzel. İyi veya kötü. Geçti gitti. Bazı adamlar seneye bir daha şans deneyecek, bazıları bu sene kapağı atacaklar. Hatta bazıları süper puan almasına rağmen eline diken batmış çocuk edasıyla inleyecekler. Olsun. Biz onları hayatımızdan nasolsa çıkaracağız bir gün.
Sorun şu ki... Ulan biz şimdi napacağız? Bir ay önce sınav var diye stresim vardı okey kabul ediyorum. Ama yine de çalışmıyordum. Yatıyordum falan. Bu benim gamsızlığım. Ama şimdi koskoca bir boşluk var lan. Uzay boşluğu gibi. Gittikçe büyüyor. Ama içimizdeki sıkıntı, kahinattaki atom sayısı gibi yerinde sayıyor. (10 üzeri 71 miydi neydi)
Gece 1-2 gibi uyu. (Ben sabah 5i tercih ediyorum.) Öğlene doğru kalk. Bütün gün dizi veya televizyon izle. Dünya Kupası falan da var. Onu izle. Sıcak bahanesiyle dışarı çıkma. Akşamüstü kısa süreliğine bir yere git serinde. Sonra eve gel. Bilgisayarla seviş. Bitti gün. Ha bi de yazlık hayatı vardır. Uyku saatleri yine aynı. Arkadaşlar varsa biraz daha çekilir olur. Çılgın şeyler yapılabilir bir yere kadar. Ama arkadaş yoksa daha çilelidir. Muhtemelen internet falan da yoktur yazlıkta. Gerizekalı gibi kalırsın ortada. Denize girersin serinlersin falan ama, hala yapçak bir şey yoktur. Kızartma ve mangal da cabası. Karnivor bir erif olup çıkarsın. Bilgisayarın yanındaysa bu sefer oyunlarla sevişirsin. Market için de kilometrelerce yürürsün o sıcakta.
Böyledir yaz. Hanginiz süper über harika mükemmel bir yaz geçiriyor ki? Herkes bir parça bu uzay boşluğunun içinde. Ben de öyleyim. Hatta boşluğun kendisi beynimin içinde.
"Asıl içimde,içinde yüzdüğüm bir deniz var." Şebnem Ferah
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder