Ara Ki Bulasın.

13 Haziran 2010 Pazar

Vuvuzelalar Üzerine

-vuvuzela çalarken orgazm olan adidaslı genç afrikalı.-
Efenim. Minik bir izleyici kitlem var. Bu minik izleyici kitlemin arasında çok küçük minik bir kısım da 2010 Dünya Kupası'nı takip etmekte. Lakin vuvuzela denilen cinayet aletini hepimiz duymuşuzdur heralde artık. Kafa siken, maç esnasında arı vızıldaması sesi çıkartan, futbolcuları da siken, kalecilere abuk subuk gol yedirten bir alet bu. Haydi. Hep beraber müthiş bir serüvene çıkıp vuvuzela'nın viki'deki anlamını görelim. Hey viki. Anlat bize. What is vuvuzela?

"Vuvuzela bazen lepatata diye bazen de Güney Afrika Zurnası diye adlandırılan, Güney Afrikayöresine ait üflemeli bir çalgı, 61 cm boyunda ve 100 gram ağırlığındadır. Herhangi bir tuş veya tonlama deliği fonksiyonuna sahip olmayıp, sadece üfleyen kişinin ritmine bağlı olarak ses çıkarır.

Güçlü bir ciğer ve üfleme yeteneği isteyen Vuvuzela'nın çıkardığı ses sis düdüğü ya da fil sesine benzerdir. Sinek ve arı vızıltısına benzetenler de olmuştur. Vuvuzela toplu olarak çalındığında çıkarmış olduğu ses yaklaşık olarak 135 desibeldir."

Şimdi siz stadta böyle dünya kupası final maçındasınız. Düşünün. Herhangi bir takımın kalecisiniz. Hani şu maçlarda öttürülen garip kornalar var ya hani 10 saniye dayanamazsınız? İşte onlardan böyle 135 desibel ölçüyle 2 saat boyunca öttürülüyor. Sürekli aynı sesten dolayı çıldırılası bir seviyeye geliyor beyin hücrelerinizin aktivasyonu. Sonra tabi abuk subuk goller görürüz. Bakınız İngiltere kalecisi, bakınız Cezayir kalecisi.

Olum ne biçim bi ciğer var bunlarda düşünsene? Bütün maç ya. Bi kere susmadan bütün maç. Suya atsan pasifiği dipten boydan boya gidip gelicek adamlar o derece. Sayın Güney Afrikalılar. Bana sempatik geliyordunuz bu turnuvadan önce. Artık var ya. Nefret ediyorum sizden. O vuvuzeları alın en iyisi siz de......

a) kıçınıza takıp pasifiği geçin

b) çöpe atın

c) sahaya atın

d) çılgın atın

choose the correct answer which stands on the blank please.


Baba Naber?

Baktım böyle blog için yeni tasarımlar falan çıkmış. Değiştirdim şablonu işte böyle aynı siyahlıkta ama farklı görüntüde bir şey oldu. Bilmem güzel mi oldu ki? Klasik tema değiştiren internet siteleri veya blog'lar gibi yeni temayı nasıl buldunuz diye anket yapmayacağım. Çünkü bakıyorum ki değişen pek bir şey yok yani. Gereksiz. İyi bulursunuz heralde küçük joniler.

6 Haziran 2010 Pazar

Kocaman Mini Öykü: En Kısa Film


Sabrını sınıyordu geceler sanki. Hani şu havlayan garip köpekler var ya geceleri. Anlamsız kokulara, insanlara... Onlar gibiydi. Sonra gülümsedi. Film şeridi hikayesini hatırlayarak. Hani derler ya film şeridi gibi yaşananlar akar diye. Onunla yaşadıklarını böyle film şeritlerinin içine koyarak hayal etti. Dudakları, gülümsemesi, gözleri, ışıldaması. " Seni seviyorum." diye fısıldaması kulağına. Sonra da " Ayrılmalıyız." diye fısıldaması... Gözleri yine doldu. "Keşke onun kokusunu şu anda hissedebilsem." diye geçirdi içinden. Hani şu özel parfümcüden aldığı var ya. Kimsenin bilmediği koku. O işte. Ona bile söylememişti adını. Hediye almasın diye. Garip bir kıskançlıkla bilmesini istemiyordu kimsenin. Hani sana verilen çok değerli bir hediyeyi kıskanırsın ya, öyle bir kıskançlıktı işte bu. Çocukça, bencilce... Satırların yetmediği güzelliği, nefrete bürünmeye başlamıştı bu çocukta... Sureti hep aklındaydı, karabasan gibi. Kokusu da aklındaydı. Tanımlayamıyordu ama evet aklındaydı. Hayaliyle sevişiyordu. Öpüyordu onu gerdanından. Sonra gözlerini bir açışında Alaaddin'in sihirli lambasındaki cinin kaybolması gibi kayboluyordu. Yemeden içmeden kesilmemişti. Tek kesildiği şey uyku ve onu pek de umursamayan dostlarıydı. Birkaçı hariç tabii ki. Kendini hayata döndüren elmalı kurabiyelere lanetler okudu." Hani ben yaşayacaktım, hani hiç bir şey benden önemli değildi?? Sizi lanet kurabiyeler!... Hani?? ". Güçsüz düştü bu sessiz serzenişi. Sonra düşündü. Bir aksilik vardı durumda. Hani şu film şeridi vardı ya, anıların kayıp geçtiği. O film şeridi.... Onda bir sorun vardı. Normalden kısa değil miydi? Yaşanmamışlıklarla dolu koskoca bir uzayda, küçücük bir toplu iğne başı gibi değil miydi bu? Hayatının en kısa filmi olarak seçti bu şeridi ve Oscar'ı ona verdi. Alan yönetmen ise: " Bu film aslında tamamen bir yalandan ibaret, ama insanlar yalanlardan hoşlanırlar. Hatta bazen bunlarla hayatlarını kurtarırlar. İşte bu film böyle bi film. Ama bazı salaklar bu yalanlara inanmak zorundadırlar. Yoksa yalanın ne zevki kalır ki? Buradan anneme, babama ve bu "salaklara" teşekkür ediyorum." Oldukça zorlukla güldü. Ve kısa filmini tekrar tekrar izledi. Bazen ağlayarak, bazen salaklığına gülerek.

1 Haziran 2010 Salı

Seks-i Memnu

- Muneca Brava (Vahşi Güzel) -

*Yalan Rüzgarı falan vardı vakt-i zamanında. Hani Show TV de yayınlanırdı. Tüm ev hanımları izlerdi. Sonra Rosalinda çıktı. Vahşi Güzel çıktı. Natalia Oriero....vaardı. Oyş. Bunlar hep alışılagelmiş şeyler idi.

*Lakin ben Latin rüzgarının İstanbul'umuza kadar geleceğini nerden bileyim lan? Hani bildiğin gündüz kuşağındaki hanımlar Türkçe konuşmaya başlayıp akşam kuşağında bize izletilir olmuş. Şu an karşımda o açık. Sürekli bir gerginlikler, bir hareketler böyle esrarengiz esrarengiz. Behlül'ün taş gibi suratla her gün bardan kız kaldırmak yerine ensest'e yönelmesi. Gerçi üvey yeğen lakin olsun. Ensest mi ensest üvey olsa da. Nihal'imiz. Ve rolünü Bülent isimli karakterden bile kötü oynayan Behlül. Ya. Zenginlik sıçıyorlar böyle. Paradan ölecekler. Film çektiriyorlar lan hatıra olsun diye daha ne. Ne demiş Bedük:
"Wave your credit cards, wave your dollars, wave your euros, that's how we do it!"

- bihter & behlül -
*Bi bomba geliyormuş ama kötü birşey değilmiş. Neymiş? Behlül master yapacakmış. Düğünden sonra ABD'ye gidip bütün okullara bakacaklarmış. Baba çok sevindi. Bayıldı. Lan neyse ben bir şey demiyorum.
*Matmazel de Fransız hatunuyum diye geçinir. Niye ABD için okey verdin lan matmazel? Behlül bi de doktora da yapçakmış. Yuh ebenin.

- nihal & behlül -
* O değil de ben de baya baya izledim diziyi ha. Ulan bi de laf ederim ne biçim adamım. Olum onlar da bi diziyi 4 saat yapmasalarmış banane. Bak gavura. 20 dakikalık dizi yapıyor ama böööyle kalıyorsun izlerken. En azından daha kaliteli.
- bihter & adnan -
*Ben merak ediyorum. Acaba bu dizi diğerleri gibi Arap ülkelerinde yayınlanacak mı? Eğer olursa olay çıkar ben söyleyeyim. Burda bile bu kadar olay olduysa....